Psikoterapide Nesne İlişkileri

 

İÇİNDEKİLER

1.BÖLÜM: ''Yaşayan'' Arkakik yapıyı araştırırken.7

2.BÖLÜM: İçselleştirilmiş nesne ilişkileri.30

3.BÖLÜM: İçselleştirmeler ve ''Analistin içe atılan tasarımı''.55

4.BÖLÜM: Terapistin içe atımı ve terapiste kurulan özdeşimin hastada yarattığı değişimler.76

5.BÖLÜM: İçe Atma- Yansıtma ilişkisiyle birlikte kullanılan ilke bölme.105

6.BÖLÜM: Tedavinin sonunda gözlemlenen ilkel bölme.122

7.BÖLÜM: Duygusal taşlama ve eşlik eden  motor etkinlikler.144

8.BÖLÜM: Geçiş nesnesi ve dışardaki nesnenin geniş çaplı denetimi.171

9.BÖLÜM: Narsistlik kişiliklerde içselleştirilmiş ilkel nesne ilişkileri.201

10.BÖLÜM: İçselleştirilmiş ilkel nesne ilişkileri ve nörozlar.226

ÖNSÖZ

Bu kitabı hazırlama düşüncesi Prof. Dr. Vamık Volkan’nın şizofreninin oluşumunu dinamik açıdan değerlendirdiği bir yazısını Türkçeye çevirdikten sonra ortaya çıkmıştır. Vamık Hoca’nın yazısını okuduktan sonra prepsikotik dönemde kliniğimize yatan, hikâyeleri dikkatlice değerlendirilen, sonrasında antipsikotiklerle tedavi edilmeye çalışılan, iyileşmeleri için doktorlar ve ailelerince yoğun çaba harcanan hastaları anımsadım. Bu hastaların hikâyelerinde ve bunlarla yapılan görüşmelerde bazı dinamik öğeler dikkatimi çekiyordu. Ama bu açıdan yeterli donanımım olmadığı için bu öğeleri ve hastaları gerektiği gibi anlayamıyor ve yorumlayamıyordum. Hatta bu yetersizliğimin bir belirtisi olarak, psikotik tabloları dinamik açıdan yorumlamanın bir yararı olmayacağını, hatta bir hata olacağını da düşünüyordum. Fakat genellikle genç yaşlarındayken gördüğüm bu hastaların, gözümün önünde gittikçe oturan psikotik tabloları ve birer şizofren oluşları içime sinmiyor, beni üzüyordu.

Vamık Hoca’nın yazısını dikkatlice ve büyük bir zevkle okuyup, arkadaşlarımla Türkçeye çevirdikten sonra O’nun 1976’da yazdığı “Primitive Internalized Object Relations” adlı kitabını ele aldım.

Bu kitap, psikotik içerikli klinik malzemeyi nesne ilişkileri açısından değerlendiriyor ve çok pratik müdahaleler içeriyordu. Daha sonra Vamık Hoca ile görüştüğümde bu kitabı Türk okuruna sunmayı önerdim. O da bu düşüncemi onayladı. Vamık Hoca çeviri çalışmamız sırasında, nesne ilişkileri kuramını ve klinik kullanımını anlamak için temelden başlanmasının çok önemli ve gerekli olduğunu hep vurguladı. Ben kitabı çevirirken, O da kitabın her bölümünü hem teorik hem de klinik açıdan yeniden değerlendirdi ve düzeltmeler yaptı, günümüz kavramlarını kullanarak, okuyucunun daha iyi anlayabilmesi için gereken değişiklikleri ekledi.

Kitabın okuyucunun hoşuna gidecek yönleri, içinde birçok olgu örneği içermesi ve olgu örneklerini kullanarak kuramsal bilgileri verirken okuyucuyu hiç yormamasıdır. Olgular ve olgulara analistin yaklaşım biçimleri terapistler için öğreticidir. Bu yönüyle bu kitap bir eğitim aracı özelliği de taşımaktadır. Bu kitap okuyucularına; psikotik veya prepsikotik hastalarla, sınırda veya narsistik kişiliklerle yaptıkları görüşmelerde dikkat edilecek noktaları, bu hastaların hikâyelerini ve belirtilerini yorumlarken konuya nasıl yaklaşacaklarını ve ellerindeki verileri nesne ilişkileri açısından nasıl yorumlayabileceklerini göstermektedir. Ayrıca bu kitap, yaşamın ilk yıllarındaki ilkel süreçleri incelediğinden, çocuğun psikolojik gelişimini araştıranlar ve çocuklarla çalışan psikologlar ve çocuk psikiyatristleri için de vazgeçilmez bir kaynaktır.

Burada örnek olarak anlatılan olgular Vamık Hoca’nın haftada 4–5 kez ve uzun yıllar boyunca gördüğü olgulardır. Okuyucu Türkiye’de bu şartların hiçbir zaman sağlanamayacağını düşünebilir. Bu açıdan bakanlara, aslında bazı hastaları düşündüğümüzden daha sık gördüğümüzü, tahmin ettiğimizden daha uzun sürelerle hastanede yatırdığımızı ve onlar için hesapladığımızdan daha çok para ve emek harcadığımızı hatırlatmak isterim. Bununla beraber Vamık Hoca’ya “Senior Erik Erikson Scholar” unvanını veren Amerika’nın Massachusetts Eyaletindeki The Austen Riggs Center gibi, erişkin şizofrenlere, sınırda ve narsisistik hastalara çok kapsamlı terapi programları uygulayan kliniklerde gelinen son noktada bu hastalarda psikofarmakolojik ve psikoterapötik tedavi beraber uygulanmakta ve başarılı sonuçlar alınmaktadır. Aslında, ülkemizde olduğu gibi, bunlardan birisinin ihmal edilmesi tedaviyi uzatır, hastayı kötüleştirir, işgücü kaybına ve hastalık maliyetinin artmasına yol açar. Birlikte kullanılmaları başlangıçta pahalı gibi gözükse de kronikleşme eğilimi olan bu durumun önüne geçileceğinden uzun dönemde en hesaplısı, hasta ve yakınları için en yararlısı olacaktır. Ne güzeldir ki son yıllarda ülkemizde psikoterapi alanında iyi gelişmeler olmakta, hastaların tedavilerinde psikoterapötik çalışmalar her geçen gün daha çok yer almaktadır.

Umarım bu kitabı okuyan psikiyatristler ve terapistler psikotik özellikleri olan, ciddi düzeyde gerilemiş, ilkel savunmalar kullanan ve tedavilerinde güçlük çekilen hastaları daha iyi anlayabilir, böylelikle bu hastaların ve yakınlarının yaşadığı sıkıntıların azalmasına yardım edebilirler.

Şimdi Vamık Hoca’nın bu lokum gibi kitabını zevkle yiyerek içinize almanızı, sonra O’nun olgulara yaklaşımını içinize atıp güzelce içselleştirmenizi öneririm. Ama sakın bir içe atıp bir dışarı yansıtma döngüsüne girip zaman kaybetmeyin. İyi bir özdeşimle ve gerektiğinde geçiş nesnelerini de kullanarak terapideki tüm ilkelliklerinizden kurtulun ve sağlıcakla hastalarınızla çalışmaya devam edin.

Uzm. Dr. Ali Algın KÖŞKDERE
Psikiyatri Uzmanı
2007